“Meli-malı” ekleri
zorunluluk bildiren fillerin çekiminde kullanılır. Yapmalı, gitmeli, koşmamalı,
uçmamalı, almalı, olmalı v.b. Blogumun yönünü değiştirip artık dil bilgisi
içerikli anlatımlar yapacağımı düşündüyseniz, yazının kalanını da okuyup öyle
karar vermenizi öneririm.
Meli-malılar her ne kadar
fiil çekim eki gibi görünse de, burada düşünce hatası olarak tartışılmıştır. Bu
düşünce hatası kontrol edemeyeceğiniz şeylere odaklandığınız anlamına
gelmektedir. Karşıdaki insanın bilinçsizce yaptığı şeyleri ona fark ettirmeye
uğraşabilirsiniz. Bunu anlamalı, fark etmeli diye düşünebilirsiniz.
Daha açık söylemek
gerekirse, meli-malılar gerçekte olana değil de, olması gerektiğine inandığınız
şeye odaklanmaktır. Yapmayı seçtiğiniz ve yaptığınız şey bir parça da olsa
değişim yaratacaktır. Yapmanız gerektiğine inandığınız şey ise yalnızca sizi
mutsuz edecektir.
Bu bilişsel
çarpıtma ile başa çıkabilmek için aşağıdaki soruları cevaplamayı deneyin:
·
Meli-malılar hangi kurala dayanıyor? Bunları size şart
koşan ne ya da kim?
·
Meli-malıları yerine getirmezseniz ne olur?
·
Harekete geçmenizi ne engelliyor?
İffet 32 yaşında bir
bankacıdır. Yedi yıldır aynı bankada çalışmakta, gönülllü işaret dili
tercümanlığı yapmakta, sokak hayvanlarını koruma faaliyetlerine katılmakta, haftasonları
ebru ve binicilik derslerine gitmektedir. Altı ay önce aldığı arabasını
kullanmayı artık iyice ilerletmiş, işe artık daha rahat gider gelir olmuştur.
Geniş bir arkadaş çevresi vardır ve iş ortamında sevilen biridir. Bu güne kadar
kimi uzun kimi kısa bir kaç ilişkisi olmuş, fakat çeşitli sebeplerden dolayı
yürümemiştir. İffet, iki üç ay öncesine kadar kendi haline bırakıldığında
oldukça mutlu ve dingin bir haldeydi. Sorsanız hayatından çok memnun olduğunu
söylerdi. Ama son iki üç aydır biraz keyfi kaçmıştı. Annesinin, ablasının, bir
bir evlenen arkadaşlarının, komşu teyzelerin ve bankaya gelen yaşlı hanım teyzelerin
söylemlerini kafasına takar olmuştu. Kafasında “artık evlenmeliyim” ifadesi
döndü dolaştı. Onun bunun zorlaması değil, kendi “meli-malı” ifadesi oldu
çıktı. İffet’in o dingin halinden eser kalmadı. Kendini başarısız ve hedefine
ulaşamayan biri gibi hissetmeye başladı. Kendi kendine edindiği zorunluluk,
hayatını ortada hiç bir şey yokken değiştiriverdi. Aslında İffet’in hayatı
aynıydı, ama düşünceleri değişmişti. Düşüncelerine paralel olarak değişen
duyguları yüzünden şimdi İffet mutsuz ve huzursuz bir insan olmuştu.
X: Benim evim her zaman
tertemiz olmalı.
Y: Neden, böyle bir kural
mı var? Olmazsa ne olur? Misafirler evini yeterince temiz bulmazsa seni daha mı
az severler?
Bir hasta düşünün, üç gün
önce bir ameliyat geçirmiş. Taburcu olmuş, evine gelmiş. Kendini biraz iyi
hissettiğinde, almış eline süpürgeyi başlamış süpürmeye. Çünkü kendisine hasta
ziyaretine gelen giden çok olur diye düşünüyormuş. “Benim evim teertemiz
olmalı” düşüncesi, yani meli-malı düşünce hatası işte böyle insanın sağlığıyla
bile oynayabilir.
Erkek: (İçinden) Çok para
biriktirmeliyim.
Kadın: (İçinden) Çok güzel
giyinmeliyim.
Çocuk: (İçinden) Sınıfın
en çalışkanı ben olmalıyım.
Bazen kendi kendimize
meli-malılar yaratırız, bazen de toplum bizim için bunları çoktan hazır
etmiştir. Ne olur bir kadın kocasından çok para kazansa? Sonuçta para ikisinin
parası olmayacak mı? Ne olur erkek tarafı beş bilezik takmasa, nişanda filanca
marka elbise almasa? Ne olur bir erkek eşine yardım etmek için camları silse?
Öyle çok ki kendimize ve
etrafımızdakilere koyduğumuz meliler malılar. Şöyle bir düşünün. Bir liste
çıkarın. Kendi hayatınızı ve başka kimlerin hayatlarını zorlaştırıyorsunuz? O
gereklilikler yerine gelmezse ne olur? Etrafınızdakiler sizin meli-malılarınıza
göre yaşamak zorundalar mı? Kendi meli-malılarınız içinizi ne kadar kemiriyor?
Bunlara ek olarak toplumun bize dayattığı meli-malıları da düşünün olur mu bu
hafta?
blogunuzu geziniyroum okuyorum notlar alıyorum...dayanamadım teşekkür etmek istedim..
YanıtlaSiltakip edeceğim,
sevgiler,