28 Nisan 2014 Pazartesi

Dünya Bizim Sayemizde Dönmediğine Göre, Bizim Yüzümüzden de Durmaz


Bir önceki yazımda, aşırı mükemmelliyetçilikten sizlere bahsetmiştim. Ben de içimdeki mükemmelliyetçinin sesini kısmaya çalışıyorum, demiştim. İşte geçen hafta yazmamamın nedeni tam olarak bu. Her hafta düzenli olarak bloguna yazı hazırlayan mükkemel Elif’i biraz sarsmak istedim. Yazı hazırlamak yerine biraz avarelik yapmayı seçtim. Pişman da değilim. Belki sizin için de cesaret verici olur diye düşündüğümden, açık yüreklilikle paylaşmak istedim.

 

Şimdi eğer siz de kervana katılmak istiyorsanız, biraz değişmeyi, kontrolu elden bırakmayı ve her şeyin mükkemmel değil de idare eder olmasını göze alabiliyorsanız, sizinle  bir kaç pratik öneri paylaşacağım.

Önce minik bir test yapalım:

1 Diyelim ki odanızın duvarlarını boyadınız ve iş bitti. Fırçanızı, rulonuzu temizleyip kaldırdınız. Elinize çayınızı alıp “ohh” deyip oturmuştunuz ki, o da ne? Tam karşı duvarda bir yeri atlamışsınız. Bir parmak genişliğinde bir çizgi odanın eski rengini ele veriyor. Başkalarının pek fark etmeyeceğini bilseniz bile içiniz hiç rahat değil. Bu durumda ne yapardınız?

A)     Malzemeleri getirip orayı boyardım.

B)      Daha sonra hallederim, diye düşünürdüm ve muhtemelen unutur giderdim.

C)      İnsanların benim ve evim hakkında ne gibi olumsuz şeyler düşüneceğine kafamı takardım.

D)     Olayı kafamda büyütür ve sürekli üzerinde düşünmeye devam ederdim.

 

2 Misafirliğe giderken götürmek üzere bir pasta yaptınız. İşiniz bitti, giyinip hazırlandınız ve bir de baktınız ki pastanın kreması hiç düzgün olmamış. Dümdüz olması gereken pasta yeryüzü şekilleriyle dolu. Ne yapardınız?

A)     Pasta her haliyle güzel bir şeydir ve kremanın şeklinden bağımsız olarak afiyetle yenecektir. Pastayı alır çıkardım.

B)      İnsanların benim ne kadar beceriksiz olduğumu düşüneceklerine kafamı takardım.

C)      Geç bile kalsam, o kremayı düzeltir öyle götürürdüm.

D)     Durumu kafamda evirip çevirir ve en sonunda bunun çok büyük bir problem olduğuna kendimi inandırırdım.

 

3 Arabanızın içini temizlemek için saatler harcadınız ama sonunda bitti. Ailece bir gezintiye çıktınız. Dönüşte çocuğunuz koltuğa dondurma düşürdü ve leke kaldı. Ne yapardınız?

A)     Yaptığım harika temizliğin berbat olmasına aşırı derecede bozulurdum. Günüm berbat olurdu.

B)      Çocuğuma çok dikkatsiz olduğu için kızardım.

C)      Eve dönünce orayı temizlemesi gerektiğini çocuğuma söylerdim ve gaza basıp yola devam ederdim.

D)     Olayı büyütür, eve dönünce saatlerimi arabayı yeniden temizlemek için harcardım.

 

Cevaplarınız sırasıyla B, A ve C değilse yazının geri kalanını daha da dikkatli okumalısınız demektir.

 

1 Gün içinde kaç defa “meli- malı” içeren cümleler kullandığınızı sayın. Her bir cümle için bir kaseye bozuk para atabilir ya da başka bir yöntem bulabilirsiniz. Gün sonunda paraları sayın ve her birini taşıdığınız bir kilogramlık bir ağırlık olarak düşünün. Gün boyu bu ağırlığı taşımak için ne kadar enerji harcadınız dersiniz?

Bunun böyle olacağını tahmin etmeliydim.

Çocuklara bağırmamalıyım, ben kötü bir anneyim.

Sınava daha iyi çalışmalıydım.

Daha güzel yemek yapmalıyım.

Daha çok para kazanmalıyım.

Nazik bir insan gibi görünmeliyim.

Liste uzar gider, En iyisi bilişsel çarpıtmalara geri dönüp bakmak.

2 Siyah beyaz düşünmekten vazgeçin. Boyanın kusursuz olmaması, çok kötü bir iş çıkardığınız anlamına gelmez. Pasta kremasının dümdüz olmaması pastanın lezzetsiz, sizin de berbat bir açşçı olduğunuza işaret değildir. Arabanız hala tertemizdir, yalnızca koltukta temizlenmesi gereken minik bir yer vardır, o kadar. Yine bilişsel çarpıtmalar serisinden “Siyah-Beyaz düşünme” kısmına bakmanızı öneririm.

3 Mükemmeliyetçilik eğlence ve boş zamanlarınızdan çalar. İşleri mükkemle yapmak için gereğinden fazla zaman harcadığınız için hiç boş vaktiniz yoktur. Boş vakit, kötü bir şey değildir. İnsanın eğlenmeye ve dinlenmeye ihtiyacı vardır. Biraz vücudunuzu dinleyin ve kendinize biraz izin verin. Günlük “meli-malı” aktivitelerinizin bir listesini çıkarın. Sonra her bir aktivite için kendinize şu soruyu sorun: “yapmazsam ne olur?” Elbette işe gitmezseniz, işinizden olabilirsiniz. Okula gitmemenin bir sınırı var, aşmanız pek sağlıklı olmaz. Kastım bu gibi şeyler değil. Diyelim ki listem şöyle olsun:

·         Bloga her Pazartesi yazmalıyım.

·         Ödünç aldığım filmi haftasonuna kadar izlemeliyim.

·         Önümüzdeki Pazartesi Çok Kültürlü Psikolojik Danışma dersinde herkes kendi kültürüne özgü bir yiyecek getirecek. Ben de çok güzel bir şey yapmalıyım.

 

Şimdi sorumuzu soralım:

·         Bloga her Pazartesi yazmazsam ne olur? Hiiiç. Vaktim olduğu başka bir Pazartesi yazarım.

·         Filmi izlemezsem ne olur? Hiiiç. Sonra yine ödünç alırım.

·         Çok güzel bir şey pişirmezsem ne olur? Hiiiiç. Muhtemelen hiç bir şey götürmesem bile bir şey olmaz. O yüzden fazla kendimi kasmayacak bir şey yapacağım.

 

4 Mükemmelliyetçilik gereksiniminizin nereden geldiğini anlamaya çalışın. Her şeyi iyi yapmadığınızda sizi sevmeyeceğine, kabul etmeyeceğine  inandığınız bir anne ya da babanız var mıydı? Geriye dönüp baktığınızda, ebeveynleirnizin mükemmelliyetçi olduğunu söyleyebilir misiniz? Sizi hatalarınızla ve zayıflıklarınızla kabul etmeyenler kimler? Kendinize olan güveninizi arttırmak için, bilinçli ya da bilinçsiz, bu yolu seçmiş olabilir misiniz? Kusursuz olmanız gerektiğini söyleyen hiç bir evrensel kural ya da bir din yoktur. Kusurlarımızı görmek bizi insan yapar. Kendimizi, eksikliklerimizle ve yanlışlarımızla kabul edebilirsek, hayatımızdaki insanları da değiştirmeye çalışmayı ve onları kontrol etmeye çalışmayı bırakır, yani onları olduğu gibi kabul edebiliriz.

5 Mükemmelliyetçiliğiniz için ödül-bedel analizi yapın. Mükemmelliyetçiliğin size bir takım şeyler kazandırdığını görmezden gelmiyorum. Fakat siz ne bedeller ödediğinizi görmezden geliyor olabilirsiniz. Dört hücreli bir tablo yapın. Sol üst kutuya mükemmel olmanın getirilerini yazın. Sağ üst kutu mükemmel olmanın bedelleri için olsun. Sol alta mükemmel olmamanın kazançlarını koyun. Sağ altta ise mükemmel olmamanın bedelleri olsun. Sağ alt kutuyu detaylı değerlendirin. Ben bu çalışmayı danışanlarımla yaptığımda, genelde çok gerçek dışı inançlar görüyorum. Başarılı bir öğrenci olmamak, kimse tarafından takdir görmemek veya yaptığı işten memnun olmamak gibi... Oysa her başarılı insan mükemmelliyetçi değildir ve ortaya koyduğu üründen tatmin olmayanlar daha çok mükemmelliyetçi olanlardır.

6 Yapmanız gereken işlerin bir listesini yapın. Her bir iş işin en mükemmel ve en kötü biçimde nasıl yapılacağını yazın. İkisinin arasında bir nokta belirleyin. İşleri bu ara noktaya göre yapmayı hedefleyin.

 

7 Listenizdeki günlük işleri daha kısa sürede yapmaya çalışın. Mükemmel bir ev temizliği 9 satinizi alıyorsa, 6 saatte bitirmeyi hedefleyin. Mükemmel olmasına gerek yok, temizlensin yeter. Sınavdan 90  üstü bir not almak için 3 gün çalışmanız gerekiyorsa, 2 buçuk  gün çalışın. Eminim 80 üstü bir not da işinizi görecektir.

 

8 Bazı şeyleri mükemmel yapmayan insanları gözleyin. Arabası pis diye bir insanı sevmekten vaz geçiyor musunuz? Mükemmel yemek yapmadığı için sevgilisini terk eden kaç insan var? Okulu dereceyle bitirmediği için çocuğunu daha mı az seviyor insanlar? Emin olun siz de biraz rahatlarsanız, kimse sizi daha az sevmeyecek. Sadece siz daha dingin olacaksınız.

 

Hepimize daha huzurlu ve dingin günler diliyorum. Dünya bizim sayemizde dönmediği gibi bizim yüzümüzden de durmayacak öyle değil mi?

21 Nisan 2014 Pazartesi

Bu Hafta Yazı Yok

Nedenini haftaya açıklayacağım.
Sevgiyle kalın, kendinize iyi davranın.

14 Nisan 2014 Pazartesi

Yeterince Mükemmel misiniz?


Mükemmelliyetçilik, bir insanda ne kadar çok olursa, o kadar makbul gibi görünebilir. Eşimizin mükemmel yemekler yapması, işinde mükemmel olması ya da çocuklarımızın mükemmel öğrenciler olduklarını öğretmenlerinden duymak kulağa hoş gelebilir. Fakat ne yazık ki, mükemmelliyetçilik göründüğü kadar masum değildir. İnsanı içten içe kemiren sinsi bir hastalık gibidir. Bir mükemmelin hazin sonunu görmek isterseniz eğer, Siyah Kuğu filmi biçilmiş bir kaftandır.

 

Aşırı derecede mükemmelliyetçi kişiler, terapiye başvurabilirler, fakat amaçları daha az mükemmelliyetçi olmak değildir. Daha çok depresyon ve kaygı gibi nedenlerle yardım ararlar, fakat mükemmelliyetçi olmalarının, durumda parmağı olduğunu genelde pek fark etmezler. Fark etseler bile değişmek istemeyebilirler. Her şeyi mükemmel yapan, sürekli takdir toplayan, yaptıkları şeylerle övülmeye alışık insanlar için değişmek, tüm bunları kaybetmek anlamına gelir. Mükemmelliyetçilik saplantısı olmayan insanların da iyi işler çıkardıklarını ve başarılarından dolayı takdir edildiklerini düşünmezler. Pek çok bilişsel çarpıtmanın esareti altındaki zihinleri, siyah beyaz düşünme cenderesine sıkışıp kalır. Ya çok başarılı kalacaktır, ya da depresyon ve kaygıdan kurtulacaktır. Başarılı ve depresif bir insan, mutlu ve başarısız bir insandan daha çekici göründüğü ve toplumda daha çok kabul gördüğü için, değişmeye karar vermek oldukça zordur.

 

Mükemmelliyetçilik, sağlıklı başarı ve büyümeyle ilgili değildir. Elinizden gelenin en iyisi olmaya çalışmakla aynı şey değildir. Mükemmeliyetçilik, mükemmel yaşar, mükemmel görünür ve mükemmel davranırsak; suçlama, yargılama ve utançtan sakınabileceğimize veya bu duyguları en aza indirgeyebileceğimize inanmaktır. Mükemmelliyetçilik, özünde kabul ve onay gereksinimiyle ilgilidir.

 

Sağlıklı çaba kendine odaklıdır: “nasıl gelişebilirim?”. Oysa mükemmelliyetçilik, başkalarına odaklıdır: “ne düşünecekler?”. Mükemmel olmak ulaşılmaz bir hedeftir. Mükemelliyetçilik bağımlılık yapar. Utanç, suçlama ve yargılanma hissettiğimiz her zaman, yeterince mükemmel olmadığımızı düşünürüz. Mükemmelliyetçiliğin hatalı mantığını sorgulamak yerine, mükemmeliyetçiliğimizi daha da derinleştiririz. Sonuçta suçluluk hisseder, pek çok olumsuz şey için  “benim hatam” deriz. Daha mükemmel olmadığımız için, kendimizi hatalı, eksik ve yetersiz hissederiz.

 

Mükemmelliyetçilik bizi yorduğuyla kalmaz, etrafımızdaki insanları da canından bezdirir. Onları yeterince iyi olmak için gerekli çabayı sarf etmemekle suçlayabiliriz. Yaptıkları işlerden tatmin olmaz, onları daha iyisini yapmaya zorlayabiliriz. Eksik kalan yanları kendimiz tamamlar, karşıdakine sürekli “sen eksik ya da yanlışsın” mesajı veririz. Mükemmel olması için, her şeyi ve herkesi control etmeye çalışabiliriz.

 

Şimdi içimizdeki küçük mükemmeliyetçi parçaya sesleniyorum,

Ben sana daha az kaygılı, daha mutlu, daha rahat ve huzurlu bir hayat vaat ediyorum; başarısız, sevgi ve ilgiden yoksun bir hayat değil.

 

Haftaya kadar üzerinde düşünün. Biraz değişmek isterseniz, biraz hayatı oluruna bırakmak isterseniz eğer, haftaya neler yapabileceğimizden bahsedeceğim. “Yapabileceğimizden” diyorum çünkü, ben de içimdeki mükemmelliyetçinin sesini kısmaya çalışıyorum.

 

Kaynak: Mükemmel olmamanın hediyeleri, Brene Brown

6 Nisan 2014 Pazar

Kendimizi Tanıyalım: Karakter Analizi


Merhaba sevgili okurlar,

Bu zamana kadar değiştirmemiz gereken yani bir anlamda hatalı olan şeylerden bahsettik. Bu hafta bir değişiklik yapmak istiyorum. Evet bazı olumsuz özelliklerimiz ya da deneyimlerimiz olabilir, ama olumlu yönlerimizi de görmek, bilmek, kısacası kendimizi her yönüyle tanımak hakkımız değil mi? Zaten pek çok olumsuz eleştiri duyuyoruz. Bazen kendi kendimizi çok acımasız eleştiriyoruz. Bu hafta negatife, sağlıksıza, değişmesi gerekene değil, bizde var olan olumlu özelliklere odaklanmak hepimize iyi gelecek diye düşünüyorum.

Aşağıdaki linkte bir kişilik testi var. Linki tıklayın, dili Türkçe olarak değiştirin ve kendinize bir hesap açın. Site güvenli ve ücretsizdir. Daha sonra başlayın soruları cevaplamaya. Test epeyce uzundur, benden söylemesi. En sonunda olumlu kişilik özelliklerinizin sıralamasını göreceksiniz. Daha yardım sever misiniz yoksa daha macera perest mi?


 

Umarım kendinizle ilgili bunca iyi ve güzel şey duymak size iyi gelir.