Epeyce uzun bir
aradan sonra kaldığımız yerden devam edelim. Bu yazıda paylaşacağım yöntemler
aslında bir öncekinin devamı, ancak kaygılanmak için travma deneyiminizin
olması gerekmiyor. Kaygı travmadan bağımsız da yaşanabilir. Buradaki yöntemler
bütün kaygı durumlarında kullanılabilir.
Çok korkunç ya da
nahoş bir olay yaşadığımızda, bedenimiz kaç ya da savaş durumuna geçer.
Seçenekler ikiye indirilir, ya kalıp savaşılır ya da kaçıp tehlikeden
kurtulunur. Mutfakta fare gördüğünüzde iki seçeneğiniz vardır: kaçmak ya da
kalıp onu yakalamak. Eğer tehlike küçük ve geçiciyse, bedenimiz bir süre sonra
normale döner. Eğer tehlike daha büyük ve sürekliyse, bedenimiz sürekli bu iki
şeyden birini tercih etmek üzere tetiktedir. Bu alarm durumunda kalp
atışlarımız ve soluk alış verişimiz oldukça hızlıdır ve kaslar gergindir.
Beynimiz de bu durumdan etkilenir; odaklanmak, hatırlamak ve karar vermek
zorlaşır. İstemesek dahi travma anıları ya da gelecekteki olası tehlikeler
aklımıza gelir. Davranışlarımız da değişir; içe kapanma, insanlardan uzaklaşma
ve bu şekilde kendini korumaya çalışma oldukça yaygındır.
Eğer kaygıyla
başaçıkabilmek istiyorsak, bu üç alan üzerinde çalışmalıyız: Beden, zihin ve
davranışlar. Unutmayın, hedefimiz bu nahoş hisleri tamamen yok etmek değildir.
Hedefimiz kaygıyı kontrol altına almak ve aşırı derecede artmasını
engellemektir. BU teknikler üzerinde uzmanlaşabilmek çaba ve tekrar gerektirir.
Gün içerisinde herhangi bir zaman belirleyip tekniklerin üzerinde çalışmanız
önemlidir. Kaygı ve gerginliğiniz artıncaya kadar beklemek ve sonra teknikleri
uygulamak, çok iyi sonuç vermeyebilir. Sakin anlarınızda uygulama yapmanız daha
yararlı olacaktır. Amaç, sakin anlarınızda bu teknikler üzerinde çalışarak
onları otomatik hale getirmek ve kaygılandığınızda size yardım edebilecek
araçlara sahip olmanızı sağlamaktır.
Kaygınızı Ölçmek
Kaygı ve
stresinizi ölçen bir termometre olduğunu varsayın. 0 ile 100 arasında değişen
değerlerin, duygularınızın yoğunluğunu gösterdiğini düşünün. 0 tamamen
rahatlamış halinizi, 100 da en kaygılı ve stresli anınızı yansıtsın. Kaygınız
üzerinde düşünmek duygularınıza odaklanmanıza yardım edecektir. İnsanların
siyah beyaz düşünme eğilimi vardır. Bundan, daha önceki yazılarda uzun uzun bahsetmiştim.
Bu termometre grileri de görmenize yardımcı olacaktır. Her zaman tamamen rahat
ya da tamamen kaygılı olmadığınızı görmenize katkı sağlayacaktır. Kaygınızı
kontrol altına almak için yapacağınız egzersizlerden önce ve sonra, kendinizi
bu termometreyle değerlendirmeniz, egzersizin işe yarayıp yaramadığını
ggörmeniz açısından yararlıdır.
Termometrenizi şu
şekilde küçük aralıklara bölebilirsiniz.
0: Tamamen rahat
ve kaygısız
25: Hafif kaygılı
ama hala normal hayatı sürdürebilir
50: Orta derecede
kaygılı, huzursuz, ve rahatsız ama hala normal hayatı sürdürebilir
75: Oldukça
kaygılı, odaklanma güçlüğü ve durumdan kaçıp kurtulma isteği yoğun
100: Şimdiye
kadar hisettiğiniz en yoğun kaygı ve stres
Bu değerlerin
arasındaki değerleri de kullanabilirsiniz elbette. Kendinizi hangi noktaya
yakın hissediyorsanız, ona yakın bir değer belirleyin.
Fiziksel Belirtilerin Kontrolü
Daha önceki
yazıda bahsettiğim gibi egzersiz yapmak, doğru beslenme, kahve, çay ve çikolata
gibi uyarıcı maddeleri azaltma ve yeterince dinlenme, yapılması faydalı temel
şeylerdir.
Nefes Egzersizi
İnsanlar
korktuklarında daha sık ve derin nefes alıp verme eğilimindedir. Çünkü
bedenimiz kaç ya da savaş durumuna girmektedir ve ikisinden birini yapabilmek
için daha çok oksijene ihtiyacı vardır. Bu oksijeni yani enerjiyi kullanmadığımız
zaman, kaygımız ve istenmeyen bazı bedensel belirtiler artabilir. Baş dönmesi,
boğazda daralma hissi ve neffessiz kalma görülebilir. Bazen sakinleşmek için
derin derin nefes almamız gerektiği söylenir. Bu aslında çok da doğru değildir.
Korktuğumuzda ya da kaygılandığımızda, yapmamız gereken şey normal biçimde
soluk almak ve yavaşça vermektir. Nefes vermek rahatlamayla ilişkilidir, nefes
almak değil. Yavaş ve uzunca nefesinizi verirken kendinize “rahatla” ya da “gevşe”
benzeri bir kelime söyleyebilirsiniz. Nefesi yavaşça vereceğinizden, kelimeyi
de uzatarak söylemiş gibi olacaksınız. Buna ek olarak, genel soluk
alışverişinizi de yavaşlatın. Gerekiyorsa iki üç saniye kadar nefesinizi tutun.
Derin derin solumayın. Daha küçük küçük nefesler alın ve burnunuzu kullanın.
Ağzınızdan soluk alıp vermeyin. Özetlemek gerekirse; burnunuzdan yavaşça nefes
alın, bir kaç saniye tutun ve mümkün olduğunca yavaş biçimde verin. Soluğunuzu
verirken ister ağzınızdan ister burnunuzdan verin, fark etmez. Nefes verme
sırasında kendinize rahatlatıcı bir şey söylemeyi unutmayın. Bu döngüyü 8- 10
defa tekrarlayın. Günde iki defa bu yöntemi uygulayın. Böylece kaygınız ya da
korkunuz aşırı yoğun olduğunda bedeninizi kontrol edecek bir aracınız elinizde
hazır olacaktır.
Rahatlama Egzersizi
Nefes egzersizini
ani yükselen kaygı ve korku durumlarında kullanabilirsiniz, rahatlama egzersizi
ise daha çok sürekli ve ısrarlı gerginliklerde işe yarayan bir tekniktir. Eğer
genel gerginlik düzeyinizi düşürebilirseniz, ufak olaylara aşırı tepki
vermezsiniz. Bu egzersizi genelde sesli bir materyal dinleyerek yaparsınız.
Temel olarak baştan ayağa tüm kaslarınızı kasıp gevşetmek üzerine kuruludur.
Aşağıdaki
linkteki egzersiz hiç fena değil. Bunu günde bir defa uygulamaya çalışın.
Düşünce ve
davranışlarınızı değiştirmek için terapistinizden yardım almalısınız. Dediğim
gibi, burada anlatılanlar başlı başına bir tedavi programı değildir. Yalnızca
destek için kullanılmalıdır.
Bu ve bir önceki
yazım www.crufad.org sitesinden yararlanılarak
hazırlanmıştır. Orijinal belgeye aşağıdaki linkten ulaşılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder